Macron'un konuşmasından bazı satır başları şu şekilde:

"Hamas’ın elindeki 48 rehinenin serbest bırakılmasının, Gazze’deki katliamın bitmesinin vakti gelmiştir çünkü gerçekten çok büyük bir baskı, aciliyet ve barışa ihtiyaç var. Çok kısa süre içerisinde barışa ulaşamayacak hale geleceğiz. İşte bu sebeple bugün burada toplandık.

Bazıları çok geç, bazıları çok erken diyebilir ancak açık olan bir şey var ki artık bekleyemeyiz.

1947’de bu Genel Kurul, Filistin’i iki devlete ayırma yani her ikisinin de kendi geleceğine karar verme kararı almıştı. Bu tabii ki İsrail Devletine ve kendi halklarına binlerce yıllık zaman sonrasında kendi devletini kurma hakkı verildi ancak bu Araplara bu hak verilmedi.

Bugün biz adil ve kalıcı barış inşa etmeyi başaramadık. 7 Ekim’de İsrail tarihinin en büyük terör saldırısına maruz kaldı. Bin 200’den fazla kişi hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı ve 200’den fazla kadın, çocuk ve erkek rehin alındı.

Burada Hamas’ın gerçekleştirdiği saldırı başta İsrail olmak üzere herkesi şaşkınlığa uğrattı. Bu durum İsrail’de ve ortak vicdanımızda yara açtı. Bunu hiçbir şekilde kabul edemeyiz çünkü terörün hiçbir bahanesi olamaz.

O gün öldürülen 50’den fazla Fransız vatandaşını ve diğerler kurbanları asla unutmayacağız. Aynı şekilde antisemitizme karşı var oluş savaşını da asla durdurmayacağız. Terör karşısında zayıflık gösteremezsiniz ancak bitmeyen savaşların ne kadar tehlikeli olduğunu çok iyi biliyoruz. Kurtuluş için tek yol barıştan geçmektedir.

Bizim İsrail ile olan dostluğumuz sarsılmamakla birlikte BM Şartının getirdiği haklara sahip olmalarını, barış ve güvenlik içinde iki devletli çözümle birlikte çalışmalarını istiyoruz. Ancak İsrail, Hamas’ı yok etmek için Gazze’de saldırılarına devam ediyor.

Gazze’de yüzbinlerce kişi travmatize olmuş vaziyette, hayatlar yok edilmeye devam ediyor. Hamas’ın büyük ölçüde zayıflatılması ve kalıcı ateşkes devam ederken Gazze’de saldırıların devam etmesini hiçbir şey mantıklı bir şekilde açıklayamaz.

7 Ekim’den beri bu insanlara yaşam hakkı tanınmadığını görüyoruz ve Gazze’deki savaşın ilk gününden beri ‘Bir hayat, bir hayattır. Tüm insanlar eşittir. Birbirimizi koruma görevine sahibiz’ diyoruz. Ortak insanlığımız nasıl bölünemezse bu sorumluluğumuz da asla bölünemez.

Karşı tarafı tanımak, savaş ve yıkım döngüsünü kırmanın bir yoludur. Bu sebeple gözlerimizi yeniden açmalı ve karşımızda insan yüzleri olduğunu görmeliyiz.

Filistinliler ve İsrailliler arasındaki ikili yalnızlığı sona erdirmeliyiz. Daha kötüsü olmadan bugün burada bu salonda barış için barışın yolunu açmalıyız.

İsrail ve Filistin yan yana barış ve güvenlik içerisinde yaşamalıdır. Vakit gelmiştir.

Bu sebeple Orta Doğu’daki adil ve kalıcı barışa yönelik tarihsel taahhüdüne sadık kalarak bugün Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıdığını ilan ediyorum.

Bu tanıma Filistin halkının bir fazlalık olmadığını tam tersine hiçbir şeye veda etmeyen, hiçbir şeyinden vazgeçmeyen güçlü bir tarihe sahip olan bir halk olduğudur. Filistin halkının hakları, İsrail halkından hiçbir şey azaltmamaktadır. Fransa, İsrail’in barış içerisinde yaşamasının tak yolunun bu tanıma olduğuna inanıyor.

Bizim Filistin’i tanıyor olmamız Hamas ve İsrail Devletinin yıkılmasını isteyen herkes için bir yenilgidir. Fransa’nın tanıma kararı diğer ülkelerin tanıma kararları ile birlikte olacak.

Barış ve güvenlik planımızın birinci önceliği, 48 rehinenin derhal serbest bırakılması ve Gazze’deki tüm askeri operasyonların durdurulması gerekiyor.

Hamas’ın liderleri ve karar vericileri ortadan kaldırdıktan sonra siyasi olarak da yenilgiye uğratılması gerekiyor. Yani ateşkes anlaşmasından sonra kolektif bir şekilde Gazze halkına yardım başlatmamız gerekiyor."